News |
Politikalar
7.3.2023

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS)’nı sürdürülebilirlik raporlaması düzleminde nasıl yorumlayacağız?

Zaman
7 Dk. Okuma
tahta bir oyun zemini üzerinde siyah ve beyaz pullar, yeşil çizgi ve pullarla aynı boyutta yeşil nokta

Geçtiğimiz yılın son günlerinde yayımlanan 32414 (1.M)sayılı Resmi Gazete yazısı ile açıklanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları yeni yılın ilk gününde yürürlüğe girdi ve böylece kriterlere uygun şirketler için geri sayım başlamış oldu.

Peki nedir bu TSRS? Kısaca özetlemek gerekirse, dünyada sürdürülebilirlik raporlamasına yön veren Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Vakfı (IFRS) bünyesindeki Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu'nun (ISSB) 2023 yılında yayınladığı standartların Türkiye’ye uyarlanmış hali diyebiliriz. Standartlar önceki yıllardan aşina olduğumuz ESG (çevresel, sosyal, yönetişim) üç ayağı üzerine kuruluyor ve IFRSS1 ve S2 standartlarının Türkiye ayağı olmayı hedefliyor.

Sürdürülebilirlik raporlaması, birbiriyle kesişen çerçeveler ve açıklama zorunluluklarıyla şirketler açısından karmaşık ve kafa karıştırıcı bir konu. 2023 yılında yaşanan iki büyük gelişme, önümüzdeki yıllar için raporlama konusunda şirketlerin şimdiye kadarki davranışlarını iyileştirme konusunda büyük potansiyel taşıyor. Bu gelişmelerden ilki, yukarıda da aktardığımız gibi Haziran 2023’te yayımlanan IFRS S1 ve S2 raporlama standartları; ikinci gelişmeyse Avrupa Komisyonu’nun Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifine (CSRD) tabi tüm şirketler tarafından kullanılmak üzere Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartlarını (ESRS) 2023 yılı Temmuz ayında onaylaması.

ISSB tarafından dünya sermaye piyasalarında yeni bir sürdürülebilirlik beyanı dönemi olarak kutlanan IFRS S1 ve S2 standartlarının amacı, “yatırım kararları için bir zemin olarak kurumsal sürdürülebilirlik açıklamalarına olan güveni artırmak” olarak sunuluyor. Bu standartlar, şirketlerin karşılaştıkları sürdürülebilirlikle ilgili riskler ve fırsatlar hakkında özellikle yatırımcılara bilgi vermelerini sağlamak için tasarlanmış bir dizi gönüllü açıklama gerekliliğinden oluşuyor. IFRS’in uluslararası muhasebe/finansal raporlama standartlarının dünyanın 93 büyük borsasında işlem gören yaklaşık 49.000 şirketten 29.000'den fazlası tarafından kullanıldığı göz önüne alındığında IFRS S1 ve S2’nin de zaman içerisinde bu yönde bir gelişim göstereceği düşünülebilir.

ESRS ise CSRD kapsamında gerekli olan zorunlu sürdürülebilirlik açıklamalarının uygulanmasını desteklemek için getirildi, yani 2024'ten itibaren Avrupa Birliği'nde (AB) faaliyet gösteren ve ilgili şartları sağlayan şirketler için raporlama yaparken uyulması zorunlu bir standart. Bu durum AB ile iş birliği yapmak isteyen Türkiye merkezli firmalar içinde raporlama yöntemleri konusunda ciddiyetle çalışmaları gerektiğini gösteriyor. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Türkiye’deki şirketlerin yüzeysel raporlamalar yaparak işlerini devam ettirmeleri imkânsız hale geliyor. Pek çok büyük şirketin hem TSRS’ye hem de ESRS’e uyumlu rapor hazırlama zorunlulukları olacak.

TSRS’ye göre raporlama nasıl olacak?

Birbirini izleyen iki raporlama döneminde aşağıdaki kriterlerden en az ikisini karşılayan şirketlerin 2024 yılından itibaren TSRS çerçevesinde sürdürülebilirlik raporu hazırlaması zorunlulukları bulunuyor:   

  • Aktif değeri 500 milyon TL üzerinde ise
  • Yıllık net satışı 1 milyar TL’den fazla ise
  • Son iki yılın ortalama çalışan sayısı 250 ve üzeriyse.

Ayrıca büyüklüğünden bağımsız Sermaye Piyasası Kurulunun düzenleme ve denetimine tabi şirketler de TSRS kapsamında raporlama yapmakla yükümlü hale geldi.

TSRS’nin ilk yılında raporlama yapacak aktörlerin işini kolaylaştırmak adına bazı imtiyazlar tanınmış durumda, ancak ilerleyen yıllara da hazırlıklı olmak açısından firmaların şimdiden bütüncül ve detaylı veri toplama yöntemleri kurmaya başlaması önemli. Bahsi geçen imtiyazlardan ilki önceki yıllarla karşılaştırmalı raporlamanın zorunlu tutulmaması. 1 Ocak 2024itibariyle gerçekleşen işlerin raporlamasını yapmak yeterli olacak. İkinci imtiyaz ise raporlama tiplerini ilgilendiriyor. Düzenlemenin şu anki halinde raporlar finansal ve sürdürülebilirlik olarak ikiye ayrılıyor; içinde olduğumuz ilk dönemde önce finansal, daha sonra sürdürülebilirlik raporlamasını hazırlamak mümkün olacak. Konuya ilişkin tek şart, sürdürülebilirlik raporunun ilgili döneme ilişkin finansal raporun yayınlanmasını takip eden 9 ay içerinde yayınlanması. Son olarak, raporlamanın yapılacağı ilk iki yıl boyunca Kapsam 3emisyonlarının sınıflandırmasını yapmak zorunlu olmayacak.  

TSRS’ye uyumda atılacak ilk adım şirketlerin verilerini toplama ve raporlamaya uygun hale getirme amacıyla yeni sistemler kurmasında yatıyor. İkinci adım ise sürdürülebilirliğe dair risk analizlerini dikkatlice yapılmasını ve uzun vadede karşılaşılabilecek sürdürülebilirlik sorunlarına dair stratejik yollar belirleyip bunları şeffaflıkla açıklanmasından geçiyor. Tüm bu süreçlerin yıllar içinde sorunsuz ilerlemesi için işin uzmanı bir ekiple kullanıcı dostu bir veri toplama sistemi kurmakta fayda var. Ayrıca raporların amacına uygun hazırlanması için Çevre Mühendisliği, Hukuk, ve Muhasebe bilgisi olan ekiplerin de sürece katılması uzmanlarca tavsiye ediliyor. Uzun vadede sektör liderleriyle rekabete devam etmek isteyen firmalar için TSRS sürdürülebilirlik raporlamasına bir giriş niteliğinde görülebilir, ancak yıllar içinde raporların daha kapsamlı hale getirilmesi gerekecek.